Jason Padgett, 90’lı yıllarda bugünkünden tamamen farklı bir kişilikteymiş. Okulda son derece başarısızmış. Kopya çekermiş. Ödevlerini arkadaşlarına yaptırırmış ve yine de sınıfta kalırmış. Hiçbir derste ödevlerini yapmazmış. Haftanın her gecesi partileyen, bar bar gezen biriymiş.
Yine böyle partilediği gecelerden birinde bir karaoke bara gitmiş. Barda öyle sıradışı bir şey olmamış ama bar çıkışında arkasından iki kişi yaklaşmış ve biri kafasına çok sert bir yumruk vurmuş.
Beyaz bir ışık gördüğünü hatırlıyor Jason. Onu görmesiyle anında yere düşmüş. Kafasına yumruklar, yüzüne tekmeler atılmaya devam ederken bunu kendisine yapanları görememiş bile. Sonra onu bulanlar tarafından hastaneye kaldırılmış.
Hastaneden taburcu olup da evine dönünce her şey değişmiş. Yaşadığı bu travmatik olaydan ötürü kendisinde obsesif kompulsif bozukluklar başlamış. Sürekli ellerini yıkama, sonra havlunun temiz olmadığını düşünüp yeniden yıkama, sonra musluğun da temiz olmadığını düşündüğü için yeniden yıkama gibi takıntılar. Depresyon yaşadığı için evinden çıkamaz hale gelmiş. Hatta güneş girmesin diye pencerelere kat kat perde çekip çivilemiş. 3 gün uyuyup uyandıktan sonra yine uyumak istiyormuş.
Yaşadığı bu karanlık dönemde bir başka şey daha ortaya çıkmaya başlamış. Artık dünyayı daha önce hiç görmediği bir şekilde algılıyormuş. Musluğu açıp da akan suya baktığında sadece suyu değil, yüzlerce çizgiyi de görüyormuş. Birbiriyle çakışan ya da teğet geçen çizgiler. (Fraktal geometri.)
“Her şey çok tuhaf görünüyordu” diye hatırlıyormuş.
Aylarca evinde kapalı kaldıktan sonra dışarı çıkıp da etrafına baktığında tıpkı evde olduğu gibi her yerde geometrik şekiller görmeye devam etmiş. Nereye baksa daha önce hiç görmediği şekillerle karşılaşıyormuş. Bunun matematikle bir şekilde ilişkili olduğunu hissettiğini söylüyor. Özellikle de pi sayısıyla.
Yaptığı araştırmalar sonucunda kendisinde “sinestezi” olabileceğini bulmuş ve konunun uzmanlarına ulaşmış. Sinestezi insan duyularının birbirine karışması demektir. Yani beyinde birçok bölge aynı anda aktif hale gelerek normalde ayrı olan duyular bağlantılı hale geliyor.
Bir resmi duymak ya da sesleri görmek gibi…
Unutmayın kendisi uğradığı saldırının öncesinde matematik konusunda ortalamanın altında biriydi. Uzmanlar bu saldırı sırasında aldığı darbelerin beynin kortikal dokusunu etkilediğini ve normalde uykuda olan matematiksel bir potansiyeli açığa çıkardığını düşünüyor.
Yani Jason, yanlışlıkla dahi oluyor.
Buna (sonradan edinilmiş) “Savant Sendromu” adı veriliyor. Çok nadir görülen bir durum olması sebebiyle, tıbbi çalışmalarda şimdiye kadar yalnızca yirmi civarında vaka kayda geçmiştir.
Kazayla dahiye dönüşen Jason, tanıştığı bir fizikçinin desteği ile okula geri dönmüş, o yaştan sonra yeniden üniversiteye başlamıştır. O güne kadar doğru düzgün bir eğitim almadığı için kullanamadığı matematik terimlerini öğrenmiştir.
“Bu şekilde sadece okula dönmedim aynı zamanda hayata da döndüm” demiştir.
İnsan şunu düşünmeden edemiyor değil mi? Acaba bizim de kortikal dokumuzun bir yerlerinde uyumakta olan bu tür bir yetenek var mıdır? Yoksa Jason’ın zaten doğuştan çok özel bir beyni vardı da kazaya kadar bu özel yetenekler uykuda mıydı?
Dr. Darold Treffert bu durumla ilgili şöyle bir açıklama yapmış:
“İnsan beyni fabrikada yüklenmiş çeşitli yazılımlarla gelir. Çoğumuzun bu yazılımlara erişimi yoktur. Ama asıl mesele şudur; birisi kafa hasarı almadan ya da merkezi sinir sistemine ilişkin bir olayla karşılaşmadan uyumakta olan bu potansiyele nasıl dokunabilir?”
Jason gibi bir dahiye dönüşebilmek için bar çıkışı saldırıya mı uğramadan, potansiyelimizi açığa çıkarabileceğimiz bir yaşam diliyorum.
Hazırlayan: Psk. Burcu Aydın
Kaynakça:
https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/turkce/vert-fut-42738069.amp (Zaria Gorvett-BBC Future)
Bilişsel Psikoloji, E. Bruce Goldstein, Kaknüs Yayınları, 2013
https://barisozcan.com/kazayla-dahi-olan-adam/