Kulakları Duymayan Bestekâr

Kulakları Duymayan Bestekâr

Hayaller, umutlar, özgüven, hırs, irade ve inanç… Bunların tam karşısında ise baskı, beklentiler, aile ve toplum… Tüm bunlar hayatımızın neresinde ve bizi ne kadar etkiliyor? Koca bir hayatı bunlar uğruna feda etmek mi, yoksa olabildiğince mutlu yaşamak mı? Bu dengeyi kurmak mümkün mü? Beethoven’ın hayatına bakınca bir şekilde mümkün olmalı diye düşünmekten kendini alamıyor insan…

Ludvig Van Beethoven, dahi bir çocuk değildi. Okul hayatı da pek iyi gitmiyordu. Beethoven’ın en büyük amacı, iyi bir besteci olmaktı. Fakat, ona bestecilik ve armoni öğretmekte olan öğretmenleri, ondan ümitsiz olduklarını sık sık dile getiriyorlardı. Beethoven’ın dedesi, babası ve ailesinin büyük bir çoğu müziği meslek edinmiş kişilerdi. Babası müzik yeteneğini o henüz 4 yaşındayken keşfetti ve zorla piyano çaldırtmaya başladı. Çalarken yanlış yaptığında ise şiddet uyguladığı travmatik sayılabilecek bir çocukluk dönemi geçirdi.

Bir tarafta eğitmenlerinin motivasyon kırıcı tutumları bir tarafta baskıcı bir baba… Beethoven tüm bunlara rağmen, kendisinin günün birinde büyük bir besteci olacağını düşünüyordu ve bu hayalini gerçekleştirmek için o dönem müzik dünyasının başkenti olarak kabul edilen Viyana’ya gitti. Orada Mozart ile tanıştığında ve ondan dersler aldığında henüz 17 yaşındaydı. Ona ilk kez inanan ve yeteneğini keşfeden müziğin bir diğer dahisi Mozart oldu.

Ancak, Beethoven 30’lu yaşlarına gelmiş, henüz kendini ispatlayamamış ve artık kulakları da duymaz olmuştu. O zamana kadar bestelediği sekiz senfoni ise beklediği kadar ilgi görmemişti. Herkes onun kötü bir bestekar olduğunu düşünmeye başlamışken, 9 yıllık çalışması olan ve o güne kadar bir benzerine daha rastlanmamış eseri 9. Senfoniyi ortaya çıkardı.

Bu muazzam eser, ilk defa çalındığında dinleyenler kulaklarına inanamadı. Eser çalınıp bittiğinde salon alkıştan adeta yıkılıyordu ancak o bu sesleri duyamamaktaydı. Orkestradan birisi onu seyircilere doğru çevirdi, alkışları gözleriyle gördü ve göz yaşlarına boğuldu. Artık kendini herkese ve en önemlisi de kendisine ispatlamıştı ama bunun için çok şey feda etmişti.

Konser gecesinden sonra yatağa düşen Beethoven, aylarca ölümle pençeleşti. Bir daha ayağa kalkamadı, bir süre sonra da öldü. Kulaklarının duymamasından başka bilinen ölümcül bir hastalığı yoktu. 9. senfoninin sergilendiği ilk konserde yaşadıkları kendisine çok ağır gelmişti.

Kendinizi onun yerine koyun; hayatınız boyunca sizi mutlaka anlayacakları günü hayal ediyorsunuz. Her şeye göğüs geriyorsunuz. Hiç duymayan kulaklarınızla bestelediğiniz çığır açan senfoniyi yine sağır kulaklarınızla yönetiyorsunuz ve salon alkıştan yıkılıyor ama siz o alkışı duyamıyorsunuz!

Vasiyetinde şunlar yazıyordu: “Beni unutmayın. Bu dünyadan çekilip gittikten sonra ara sıra beni hatırlayın, düşünün; çünkü ben bütün ömrümce sizleri mutlu kılmanın yollarını aradım. Mutlu olun!”

Hazırlayan:

Psk. Melis Sağlam

Kaynakça:

https://www.muzikguncesi.com/2015/05/ludwig.html

https://www.bilgikilavuzu.com/beethovenin-ilginc-hayati/

https://indigodergisi.com/2016/12/beethoven-kimdir/