Müziğin Psikolojimizi İyileştirici Gücü

Müziğin Psikolojimizi İyileştirici Gücü

Mental sağlığımız, ruhumuz ve aklımız arasında müziğin önemli bir yeri vardır. Yapılan araştırmalarda anksiyete ve depresyonun etkisinin müzik ve sesle azaldığını görüyoruz. Müzik titreşimden oluşur ve bu titreşimler iç dünyamızla iletişim halinde olmamızı sağlar aynı zamanda bedenimizi de etkiler. Yalnızca bedenimiz değil ruhumuz da müzik ve sese duyarlı. Müzikte kullanılan ahenk ve kelimeler hayal gücümüzün gelişmesine, konsantrasyonumuz artmasına ve stresle baş etme yolları bulmamıza yardımcı oluyor. Müzik ve müzik terapisi hastalara; fizyolojik, psikolojik ve sosyo-duygusal olarak fayda sağlayabilir. Doğrudan fizyolojik etkilerle ilgili olarak insanlarda müzik; lateral temporal lobda ve harekete ayrılmış kortikal alanlarda müzikal ritimlere sürüklenerek nöronal aktiviteyi değiştirir. Bu nörolojik değişimler de iyileşme sürecini hızlandırır.

Tarihte Müzik

Müzikle tedavi insanlık tarihi kadar eskiye dayanıyor. Aesculap ise sağırlığı tedavi ederken trampet kullanmıştır. M.Ö. 400 yıllarında Platon da müziğin ahenk ve ritmi ile insan ruhunun derinliklerine nüfuz ederek ona hoşgörü kazandırdığı ve rahatlık verdiğini belirtmiştir. Eski Roma’da ise müzik daha çok ruh sağlığı tedavisinde kullanılmaya başlanmıştı. Müzikle beraber kişilerin iletişiminin daha kaliteli hale geldiği, kaygının azaldığı ve olumsuz ruh hallerinin azaldığını keşfetmişlerdir. 

Müzik, geçmişten günümüze kadar çeşitli nedenlerden dolayı sağlık bakım ortamlarında kullanılmıştır. Bu duruma; değişik psikiyatrik bozukluğu olan hastalarda (zeka geriliği olan çocuklarda, otistik çocuklarda, nevrotik hastalarda, madde kullanım bozukluğu olan hastalarda), onkoloji hastalarında, terminal dönem hastalarında, kaygıya neden olabilecek herhangi bir tıbbi ve cerrahi prosedürden önce, süresince ve sonrasında, doğumhanelerde, ameliyathanelerde kullanılan müzik tedavisi örnek gösterilebilir..

Müzik tedavisinin yalnızca psikolojik değil fizyolojik etkileri de bulunmaktadır. Örneğin; davranış değişikliklerinin yaşanması, ağrı şiddetinin azalması, kalp hızını, kan basıncını, vücut ısısını ve solunum hızını düşüren, gevşemeyi sağlayan, hastanın ağrı algısını değiştiren, dikkatini başka yöne çeken ve uyku sorunlarını azaltan bir tedavi şeklinin olduğu görülmüştür.

Vücudun belli bir kısmı rahatsız ve uyumsuz titreşim gösterdiğinde, bedenin çeşitli bölümlerindeki hücresel titreşimler değişik nedenler yüzünden bozulduğunda bedenimiz bir rahatsızlık yaşayabilir. Bu durumda hasar görmüş hücreye yeni bir dışsal titreşim verilebilir ve böylece hücrenin kendine özgü titreşimi yeniden sağlanır.

Stresin, öfkenin ve depresyonun kalp hastalığının ilerlemesine etkisi olduğu kesindir. Müzikle birlikte stres, öfke ve depresyon etkileri azaldığında kalp hastalıklarının ilerlemesinin de yavaşlatılabildiği görülmektedir.

1976’da altı yataklı yoğun bakım ünitesine bir müzik sistemi yerleştirildikten sonra New York’taki Saint Joseph Hastanesi kalp krizlerinde bir düşüş olduğu ve ölüm oranının ulusal ortalamanın, yüzde 8 ile 12’si kadar altına indiğini bildirdi. 

1987’de iki araştırmacı ileri düzeyde koroner kalp hastalığı olan hastaların kalp ritimlerinin kasetten dinletilen klasik müziğe verdiği tepkiler üzerinde çalıştı. Heart Lung (Kalp Akciğer) dergisinde hiçbir ritim bozukluğu olmadan hastaların kalp atışlarının büyük ölçüde azaldığını ve daha mutlu bir ruh hali içine girdiklerini bildirdiler.

Hazırlayan: 

Psk. Berfin Gurbet MUTLU

 

Kaynakça

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/106709

Kemper, K. J., & Danhauer, S. C. (2005). Music as therapy. South Med J, 98(3), 282-8.

Khan SI: Müzik İnsan ve Evren Arasındaki Köprü, (Çev: Ökten KH, Ökten T) İstanbul,  Arıtan yayınevi, 2001.

Thaut, M. H. (2005). The future of music in therapy and medicine. Annals of the New York Academy of Sciences, 1060(1), 303-308.